7 Kasım 2010 Pazar

DEJA-VU


BÖLÜM 5 
   Mert etrafına bakınmaya başladı.Gözleri bir şey arıyordu.Ama ne aradığının cevabını kendiside bulamıyordu.Sakinleşmişti.İlk şoku atlatmıştı.Artık bir şeyin daha farkındaydı.Çok güçlü bir gücü elinde tutuyordu.Ama bir o kadarda tehlikeli düşmanları vardı.Son bir saati kendi içinden analiz etmişti.Defalarca aynı sonuca vardı.Deja-vu'su onun güçlü bir iletişim aracıydı.Kontrolü kendi elinde olmasada bunu kullanabiliyordu.
   Peki bu yeni gücü ne oluyordu.Annesinin ve babasının mezarı önünde bitkin gözlerle solmakta olan mezar üstündeki bir demet çiçeğe baktı.İlk defa mezarlığa gelirken çiçek getirmemişti.Bunu annesinin onu duyabileceği umuduyla özrünü dilemişti.Yanında kimseler yoktu.Belkide hayatının en zor günü bugündü.Bunun kararını verince arkasını döndü ve yürümeye başladı.Mezarlıktan uzaklaşırken son bir kere arkasına baktı.Annesinin ona yetişmekte olduğunu umuyordu.   Eve geldiğinde soğumuş kahve fincanlarını gördü.İki fincanıda lavaboya koydu.Kafasını dinlemeliydi.Yaşadığı herşeyin bir rüya olması için dualarını eksik tutmuyordu.Ama anlamıştı.Her dakika her bir saat ilerledikçe bunlar gerçekti.Fincanları koyduktan sonra saatine baktı.Akşam yemeği zamanı geçmiş saat altı olmuştu.Ailesinin vefatından beri akşam yemeği yemediğini hatırladı.Kendine bir sürpriz yapıp bir kaç lokma yemek mi hazırlamalıydı.Cevabını bulamamıştı.Odasına gitti ve elini yatağının altına uzattı.Defterin orda olmaması gerekiyordu.Ama ordaydı.Eline alıp yatağa fırlattı ve üstünü değiştirmek için önce duş almalıyım kararını verince havlusunu alıp banyoya girdi.
   Mert yatağa uzanmış.Defterinin her satırını kurcalıyordu.Gözden geçiriyordu.Okudukları yaşadıklarına götürüyordu.Mert büyülenmişti.Bunlar gerçekti ve yeni gücünü bunlara eklemelimiydi? Kararsız kalınca saate bir kere daha baktı ve kafasını yatağa koydu.
   Sabah zil sesiyle aniden uyandı.Afallamıştı.Hemen kapıya gitti.Kapıyı hemen açmış ardına kadar aralamıştı.Uyku semesine kapıya yürüdüğünün farkındaydı.Önce kapıya gelen kim öğrenmeliydi.Bunları düşünecek zamanı ne de hali vardı.Komşusunu görünce şaşırmıştı.İçinden "Evet" demişti.Bir kaç saniye sonra onun bunu duyamayacağını uyarmıştı mantığı.Boğazını temizlemek istedi ama kuruydu.Öksürür gibi olmuştu.Biraz da ağrı saplantı.Sonra
-Evet.
   Sesi hafif çıkmıştı.Bir melodi gibi.İçinden dışa vurmak istediği bir gülümseme ama yapamıyordu.
-Günaydın.Mert abi sen dün geldikten sonra bunu sana vermemiz için bize bıraktılar.
-Kim?
   Mert'e uzanan bir zarf üstünde ne adres ne isim.Çok garipti.
-Teşekkürler.
   Diyebilmişti.Sadece ve gülümsedi.
-Önemli değil.Mert abi akşam evde olursan sana göstermek istediğim bir şey var.Sende müsait olursan.
-Tabi ki.Teşekkürler yeniden.
   Kapıyı hemen kapattı.Mert zarfı hemen açmak istiyordu.Ama içinde ne vardı.Gerçekten bilmiyor tahmin bile edemiyordu.Karnının guruldaması ile durdu.Dün gerçekten bir parça ekmek dahi yememişti.Halsizliğinin sebebini anlamıştı.Mutfağa gidip zarfı masaya attı.Hemen ocağı açıp üzerine çay suyu koydu.Ve bir tencere koyup içinde su kaynatmaya bıraktı.O sırada defteri aldı.Ve dün yaşadıklarını yazma kararının doğruluğundan emin olmadan başlamıştı.
   Son deja-vu'suna kadar karalamış ve çay suyunun kaynadığını fark etti.Tenceredeki suyada makarna koymalıydı.Sabah sabah makarna önce bir gülümseme ve sonra "Artık bir iş güç sahibi olup.Normal insanlar gibi yaşamaya başlamalıyım." dedi.Ruhuda yalnızdı en azından bir sevgili iyi gelebilirdi.Bir iki sinema belki bir piknik arkadaşlarıyla ama oldukça asosyalleşmişti.Bu aklına gelince keyfi kaçtı.Hemen çay demlemeye ve makarnayı hazırlamaya başladı.Yemeğini yemeden zarfı açmayacaktı.Orda bir aksiyon daha başlar ve bir gün daha açlık öldürebilirdi.
   Mert defteri eline alıp o anı gözünde canlandırdı.Kalemi aldı ve yazmaya başladı.
   Deja-vu'dan çıkar çıkmaz deja-vu'mdaki Salih'in sözlerini dinlemeliydim.Çünkü kafamda tetiğe basılmaya hazır bir silah.Oldukça korkutucuydu.Dediklerini harfiyen yapıyordum.Ve ortam mekan her şey değişiyordu.Önce karanlık bir oda ve silahın kafamdan uzaklaştığını gördüm.Ama tetiğe basılmıştı.Daha sonra 1 oda düşünmüştü.Orada da bir silah sesi ve gözünü açtığında karşısında unutamadığı tablo.Serap gözlerini Mert'e dikmişti.Ama elinin biri kendi kafasına doğrulmuş silahı tutan eldi.Sanki yönetim Serap'ta değildi.O anda aklına gelen annesi ve babasının mezarının yanı başıydı.Orada kendini huzur içinde bulduğunu kafasının bütün dertlerden uzaklaştığını hissediyordu.Sadece aklına orası geldiği için düşünmüş ve kendini orada bulmuştu.Ama oraya giderken Serap'ın ellindeki silahın tetiği çekilmişti.
  Mert eve geldiğinde defterini bulduğunu yazar yazmaz kapattı.Terlemişti.Biraz soluklandı.Ve gözleri zarfa yöneldi.Bu kadar gariplikle dolu yaşadıklarından sonra o zarftan ne bekliyordu bilmiyordu ama eline aldı.Yakmalıyım dedi.Bunun saçma olduğunu düşündü.Zarfın kenarından tuttu ve küçük bir delik açtı.Sadece meraktan.İçinde toz bir maddenin olduğunu gördü.Onu masaya döktü.Beyaz bir toz.Önce uyuşturucu sandı ve bunu öğrenebileceği küçük bir deney yapacaktı.Önce zarfın içinde kalanlarıda görmeliydi.Delikten doğru zarfı açtı ve elini içine attı.Bir kibritti.Onuda tozun yanına koydu.Ve fotoğraflar.Bir iki düzine fotoğraf.Onları çıkardı tek tek bakmaya başladı.Hepsinde Serap vardı.Ve kendisiyle aynı karede.Serap onu izliyormuş.Bunu anlamalıydı.Tek tek bakıyordu fotoğraflara ama bir fotoğrafı kenara attı o farklıydı.Sonra iki üç bu sayı arttı.Serapla ilgili tam on adet fotoğraf.Onu arkadan izliyor ve hepsinde aynı kıyafetler.Ama farklı gün ve saat dilimleri.Bu dikkatine şaşırmıştı.Sonra ayırdığı fotoğraflara gitti eli.Onlar sanki puzzle parçası gibiydi. Masaya fotoğrafları koyuyor ama toz yayılıyordu.Bu sinirini bozmuştu.Önce çayını tazelemeye gitmeliydi hepsini masaya koydu.Gelince kaldığı yerden devam edecekti.Çayını tazeleyip masaya döndüğünde kibrit aklına geldi.Serap'ın olduğu fotoğrafları masada bıraktı.Diğerlerini eline aldı.Ocağa yönelip kibriti tutuşturdu.Masaya kibriti bıraktığında farklı bir alev yükseldi.Rengi yeşil ve ona parklardaki fosforlu gece ışıklarını hatırlattı.Fotoğraflar yanmıyordu.Hatta ısı bile yükselmiyordu.Ateşin dibine kadar sokulup fotoğraflara bakmaya başladı.Fotoğraflar kırmızı rengi almışlar.Hepsinde figürler değişmişti.Eline aldığı bir fotoğrafa bakmaya başladı.O an donup kaldı!...
   Gözü elinde ki fotoğraflara gitti ama kararsızdı.

Saygılar Hakan Karaelma

Hiç yorum yok: