7 Kasım 2010 Pazar

DEJA-VU

BÖLÜM 10
   Bütün silahlılar artık açık hedefte bulunan Mert'e nişan alınmıştı.Sadece bir kere bile tetiğe basmaları işini bitirebilirdi.Mert ise umarsızca yürümeye devam etti.Ve birden durdu.
-Şimdi ellerini kaldır.
   Mert durduğuna göre emirlere itaat edecekmiş gibiydi.Ama silahlılar buna hala güvenemediklerini görünüşleriyle göstermişlerdi.Ve o sırada sessizliği bozan bir kurşun sesi.Mert'in yanından geçmişti.Kurşun ıskalamıştı.Ama hemen ardından ikinci kurşun atılmış olmalı ki.Mert kendini yerde buldu.Herşey kararmıştı.
   Ama masum gözlerle olanları görüyordu.Hatırladı annesini kimin öldürdüğünü ayrıntılarıyla görüyordu.En son kendine uzanan bir el.O Salih'ti yıllar önce bile aynı yüz aynı vücut.Herşeyiyle aynı Salih.Yıllar bir onu eskitmemişti anlaşılan.Sonra olayların her yaşananını görünce yüzünde bir tebessüm ile gözlerini kapatmıştı.Bu sefer kapanan gözler sonsuzluğa kapanmış bir gözlerdi.Asla açılmayacaklardı!...

Saygılar Hakan Karaelma

DipNot:Yazımın sonuna gelmiş bulunuyorum.Okuyan herkese teşekkürlerimi iletiyorum.

DEJA-VU

BÖLÜM 9

   Mert tüm gücüyle Salih'in boğazına sarılmıştı.
-Ne demek istiyorsun?
-Baban.
-Evet babam....
   Sözler tükenmiş gibiydi.Mert tüm gücüyle Salih'in boğazını sıkıyordu.Nefes almakta zorlanan Salih'in eli Mert'in kolunu tutup tüm gücünü resmen çekmişti.Mert tamamen şaşkındı.Salih söze başladı.
-Mert böyle olmasını istemezdim.Ama emin ol benim deja-vu'mda kurallar sana çalışmaz.
-Ne diyorsun sen?
-Diyorum ki burası benim oyun alanım.Seni istersem şu an öldürebilirim.Ama sırf merakın gitsin diye söylüyorum.Babanı öldüren annendi.Baban bu gücünün farkında değildi.Annen öldüğü an onun yanına gitmek istediğini kalpten istediğini sanıyoruz.Sana geçen gün olanların aynısı oldu.Ama baban annenin yanında olmak istiyordu.Ölüme kendisi gitti.
   Mert'in tüm sözleri aslında gözlerinden okunuyordu.Kafasını yere eğdi.Diz çöküp ellerini yüzüne götürdü.Sıcak basmıştı.Göz yaşlarıyla ıslanan yüzünün umrunda değil.Sadece ölmek istiyordu.Küçük çocuklar gibi ağlıyordu.İçi yıllardır kan ağlıyordu.Ama bu sefer içinde tutamamıştı.Ağzını açtı.
-Kim?
-Ne diyorsun?
-Annemi kim öldürdü?Bana kalp krizi dediler ama artık inanmıyorum.
-Hayır gerçekten kalp kriziydi.
   Mert tekrar ayağa kalkmıştı.Bu sefer yumruğunu sıktı.
-Kim öldürdü? Diyorum sana.
-Tamam söyleyeceğim.Seni öldürmek isteyen kişinin adı Mehmet.Annen Mehmet'in babasını öldürdü.Halil yani Mehmet'in babası seni kaçırmak istemişti.
-Ama neden?
-Hala farkında değil misin?Sen çok farklısın.Diğer insanlarla eşitmisin?
-Tamam ama ne farkım var hayatımda bir kere kullandığım ışınlanma onuda kullandım.Ve elimde olmayan deja-vu nöbetleri.
Bir hastalık gibi bahsetmişti.Mert›e hiç yararı olmayan deja-vu'lardan nasıl bahsedebilirdiki.Artık eğlence olmaktan çıkmıştı.
-Hayır.Az önce kullandığın silahı hatırla.Sen bir tetikçisin.Senden istenenler karşılığında hayal edemeyeceğin miktarda güç ve para elde edeceksin.
-Ama ne işime yarayacak.Siz Mehmet'i öldüremiyorsanız.Ben nasıl öldüreceğim.
-Sadece sen farklısın.Mert biz seninle sadece babanın ürettiği bir program sayesinde iletişime geçiyoruz.Sen hepimizden farklısın.
-Tamam bunu kabul ediyorum.
-O halde şimdi deja-vu'dan çık ve sana verilen bir tabanca ile hayatını kurtardığını kanıtla.
   Mert durdu.
-Daha kolay bir yolu yokmu?
-Nasıl bir yol?
-Benim silaha ihtiyacım yok.
-Sanırım ölmek istiyorsun.
-Umrumda değil.Ama biliyorsun.Ben farklıymışım.
   Bütün sözler bittikten sonra Mert bilinçli olarak deja-vu'dan çıkmıştı.Şaşkınlığı uzun sürmedi.Kontrolünü kontrol etmek için çok saçma bir hareket yapıp yoluna devam etti.Hangi insan kendi eliyle silah işareti yapıp kendi şakağına sıkardı ki.Heralde bunu birisi görse bir daha Mert›e bir kaç metreden fazla yaklaşmazdı.Mert önce mutfağa gitmişti.Karnının guruldaması onu rahatsız ediyordu.
   Bir kaç yudum kola ve bir kaç ısırık ekmek.Yetmiş gibiydi.Kapıyı açtı ve dışarı çıkacaktı.Koridor boyunca yürüdü.Merdivenlerden indi ve karşıya yürümeye başlamıştı ki.Karşıdan Salih›in bahsettiği silahlıları gördü.Onlardan biri
-Sen karşıdaki hemen ellerini kaldır!...
   Mert ne söylenen emire itaat etti nede yönünü değiştirdi.Kararını vermişti artık.
              Ya ölecek ya ölecekti.

Saygılar Hakan Karaelma

DEJA-VU

 BÖLÜM 8
Gözler Mert'te birleşmişti.Mert rahatsız olmuştu.Salih'e dönüp.
-Evet şimdi ne oluyor?
-Hiç birşey.Şimdi senle oyun oynayacağız.
-Ben oyun oynamak falan istemiyorum.
-Senin isteğinle olmayacağının farkındasın umarım biliyorsundur.Mert
Salih sitemkar bir halde adını vurgulamıştı.Mert boğazını yakan bir acı dolu yutkunma hissetti.Bundan hiç memnun olmamıştı.
-Peki oynayalım!...
Dedikten sonra
-Acele etme işi zora sürmediğine sevindik.Birazdan oyunumuza başlarız.Sana bir kaç sorum var.
-Peki...
-Şimdiye kadar hiç silah tuttun mu?
-Hayır.Ama neden soruyorsun?
-Birazdan tutacaksın zaten sorun değil.
-Bu ne demek oluyor?Hiç bir şey anlamıyorum!...
-Göreceksin.Sadece sana insanlık adına iyi bir hizmet verdiğini söyleyebilirim.
Bütün konuşma bittikten bir dakika geçmeden karşıdan gelen üniformalı.Önce asker sandığı daha sonra yaklaştıklarında özel üniformalar giydiklerini anlamıştı.Önde "DJV" harflerini görünce bu birimin kendi yaşadıklarıyla bağlantısını hemen çözmüştü.Asıl olayın farklı yanı hayatında sadece filmlerde gördüğü silahlar ona çok tanıdık geliyorlardı.Adamlardan biri silahı uzattığında silahı enine boyuna ölçmüştü.Bunu bir kedinin iç güdüsel olarak ihtiyacını gidermeden önce toprağı kazması gibiydi.Sanki birazdan işini bitirecek ve kazdığı toprağı iç güdüsel olarak kapatacaktı.Benzetmesinin yakışıklılığını önüne gelen poligonu görünce çözmüştü.Herşey iç güdüsel oluyor gibiydi.Namluyu kontrol etmiş.Şarjörü kontrol etmiş.Nişan alıp tutuşunu kontrol etmişti.Sanki bu işi yıllardır yapıyor gibiydi.Daha sonra nişan alıp ateş etti. 16 el atıştan sonra ısınan silahı adama geri uzattı.Bu işi rutin kontrollerle yıllardır yapıyor gibiydi.Bir alkış tufanı kopmuştu.O zaman kendine gelince ne yaptığını ilk önce anlayamamış daha sonra bütün yaşadıkları beynine oturmuştu.Hepsini hazmeder gibi beklemişti.Ağzından tek kelime çıkmamış.Salih›e bakıyordu.Gözleri donmuş ve bir açıklama bekliyordu.
-Bravo senden beklendiği gibi.Babanın kanını taşıyorsun.Apaçık belli.
Şaşırmıştı.Babasını nerden tanıyordu?
-Yoksa....
Devamı gelmemişti.Bütün sözü buydu.
-Evet.Mert sen bunun için doğdun.Doğduğun ilk andan beri ölümüne kadar herşey çizilmişti.Buna kader diyoruz.Bu işi yapacaksın.Sana anlatacağımız bu işi yapacaksın.
-Ama ben ne yapacağım.Anlamıyorum.Ne demek istiyorsun?
-Diyorum ki... Sen bu işi yapacaksın.Sana verdiğimiz sana verilen bir kaç işi halledeceksin.Sana verilen dosyada kimin nerede ne yaptığı.Saat kaçta ateş edeceğine kadar bildirilecek.Sen bir tetikçisin!...Seni onun için öldürmek istediler.Önce ne bildiğini öğrenmek istediler.Daha sonra tetiğe basıyorlardı ki.Babanında özelliği olan bu özelliği yaptın.Aslında yapıyor olduğunu o ana kadar fark etmemiştik!...
-Ne yani ışınlanmak mı? Işınlanamasaydım ne olacaktı?
-Cevabını vermiştim.Sende biliyorsun artık bu işi yaparken ölümünü tadacaksın.
-Ya ben istemezsem!... Hem siz babamı nerden tanıyorsunuz?
-Mert çok zekisin ama bazı boşlukları dolduracak bilgiyi kendin bulamıyorsun.Hep hazır istiyorsun.Tamam sana bütün olanları anlatacağım!...Ama bunları bilmen ölümüne neden olabilir.
-Ben sadece bilmek istiyorum.Bütün bu olanlara bir açıklama istiyorum.Mümkünse hemen şimdi!...
-Şimdi olmaya bilir.Çünkü birazdan deja-vu›ndan çıkınca eve gelecek silahlılara karşı hazırlık yapmalıyız.
-Ama nasıl?
-Bak Mert herşeyi anlattığımda anlayacaksın.Önce oradan canlı kurtulmalısın.Artık ışınlanmayı kullanamayacaksın.Sebebi ömrünün sonuna kadar bir kez kullanabilecek olmandandır.Babanda bu yüzden öldü.
Mert gözlerini Salih'e dikmişti.Artık sonuç olarak ölecek olsa dahi bunu öğrenmeliydi.Bu deja-vu bitmeden öğrenmeliydi.
Saygılar Hakan Karaelma

DEJA-VU

BÖLÜM 7
   Yaptığı bütün araştırmaları sonucu tek sonuca vardı.Ölüm. 
    Birincisi büyük kanyondu.Burada ki ana özellikleri bir kağıda yazdı.Bunu bütün eserlere tek tek bakınca görmüştü.Hepsinin arasında gözle görülür ana farklar vardı.Sonra bütün resimlere tekrardan bakmış ve birinciye geri dönmüştü.Daha sonra ikinciye geçti.Dubai''de palmiye adasına gitmişti.Buranın da belli başlı özellikleri vardı hemen not aldı.Birincisi eşsiz bir doğa harikasıydı.İkinci ise para ile inşaa edilmiş bir insanlık harikasıydı.Üçüncü yeri bulmak için çok uğraşmıştı.Bu yeri görmek için bütün platolara bütün kayaç yapıları.İnternette her aramayı yapmasına rağmen.En zor bulduğu yerdi.Daha sonra öğrendiğinde dünyanın en sıcak yerini işaret ettiğini anladı.Spesifik özelliği olan bu yeri sıcaklığını not almıştı. 
   İnternetten yaptığı araştırmasında bu sefer tam olarak dünyanın en görkemli yapıları dedikten sonra biraz sonuçlara göz atmıştı.Elinde ki haritaya bakmış.Bu sefer farklı bir şey vardı ama kolaydı.Girdiği bir sitede bunu buna benzer bir şeyi görmüştü.Geriye dönüp sitelere baktı.Burayı bulduğunda ise not alacağı bilgi bulamamıştı.Bunun için yazılan kısacık bilgiyi arttırmak için internet ansiklopedisini açtı.Bir çok kişi bunu gereksiz görebiliyordu.Ama Mert''in en çok ziyaret ettiği sitelerden biriydi.Bir köşktü ama onun hakkında bir şey bulamayınca.Ana köke baktı.Serpentine Köşkü kelimelerinden köşkü silip aramasını sürdürdüğünde.Yılan taşına rastladı.Özelliğinin önce çok iyi olabileceği kanısında bulunmuştu.Fakat okuyunca bunun insanlar için bir sebeple ölüme götürdüğünü görmüştü.Günümüzde kanserojen maddeler insanlar için ana tehlikeydi.Bu taş içerdiği mineraller ile kanserojen özelliğini barındıran bir taştı.Taş için ölüm yazdı.Daha sonra diğer yapıya geçmeden kolası aklına geldi.Yarım kalmış gazı kaçmış kolasını tek dikişte bitirmişti.Daha sonraki daha kolaydı.Bir şelale ama o sitede hemen altta bu geliyordu.Angel şelalesi adında bir doğa harikası.Tesadüf eseri bulunmuş.Şaşkınlığını alamayıp.Yazıyı bitirmişti.Niagara''dan 16 kat daha büyük bir şelalenin tesadüf eseri bulunmasına şaşırmıştı.Neyse ki bunun hakkında not alması ve büyülenmesini kısa kesmişti.Hemen diğer yapıya geçti.Luksor müzesi.Neden böyle bir yapının olduğuna şaşırmıştı.Neden piramitler değil.Bir müze vardı.Belki de cevap bundaydı.Fakat bir şey dikkatini çekmişti.Büyük bir şaşkınlıkla elindeki haritaya göre bu sitedeki yapılar aynı sırayla incelenmişti.Hemen bu yazıyı yazan kullanıcının ana profiline bakmak için mouse ile sağ tıklayıp yeni sekmede açtı.Biraz da alta doğru gidip bu kişinin imzasına baktı.    
       "Aradığın gizem her ne olursa olsun ölümden kaçamazsın.Gizemi çözdüğün an gelen ölüm sana bahşedilen ödülündür." 
   Gerçekten vücudunda ki bütün tüyler ayaklanmıştı.Vücudunda bir soğuk terleme oldu.Korku damarlarına kadar kapladı.Gözleri büyülenmişti.Bu ona verilmiş bir cevaptı ve ölüm diyordu.Ölümden kaçılamayacağını her aptal insan bilirdi.Ama bu gizemi çözdüğünde diyordu.Şu sırada uğraştığı gizemin bir çözümü vardı.Ulaştığında ölecekti.Bunu bile bile bir gizemi çözebilirmiydi?Büyülenmişti aslında hayatında bundan daha büyük bir meydan okuma görmemişti.Gizemi bilen biri yaşıyor olduysa yani.Bende ölmeyebilirim mantığıyla hareket etmeye karar vermişti. 
   En başından beri kafasına koyduğu gerçeği unutmamıştı.Annesi ve babasını gerçekten özlemişti.Ölüm bir kavuşma olabilirdi.Bir amaç için öleceği için amacından vazgeçecek değildi.Onlar öldüğünden beri hangi işini yarım bırakıp sırtını dönüp gitmişti.Bu onların vefatından sonra mezarları başında onlara ve kendisine verdiği bir sözdü. 
   Neyse ki uyuyup kalmadan bütün yapılara bakmayı başarmıştı.Ondan sonra anlamıştı.Aradığı gizem buydu.Güç,gerçek güçtü.Bu yapıları oluşturabilme gücü.Bütün yapıların en önemli özellikleri.Ölüm tehlikesinin en çok olduğu yapılardı.Bir insan evinde yatağında uyurken ölebilirdi.Ama buralarda gezmek için gelmiş bir insanın potansiyel ölüm tehlikesiyle kaldığı gerçeğini biliyordu.En garibi aslında Luksor müzesiydi.Bunun hakkında kısa araştırma yapmış ve firavunların burada sergilendiğini.Firavunlarınsa lanetlerinin ölüme götürdüğünü düşününce doğruydu.Hepsinde ortak sonuç ölüm ve imkansızlık.Bu gücü elde edince imkansız başarılacak ölüm olmayacaktı. 
   Peki nasıl bir imkansızlık olmayabilirdi.Aklına gerçekten bir imkansızlık gelmişti.Bunu deneyecek ve uğraşlarının gerçekten işe yarayıp yaramadığını görecekti.O sırada bir Deja-vu gelmişti.Uzun zaman olmuştu son Deja-vu''dan sonra bu çok gecikmişti.Ama sonunda gelmişti.Buna ihtiyacı vardı.Yolunu gösterecek pusulası hala çalışıyordu. 
   Karşısında gördüğünün Salih olduğundan emin değildi.Ama karşısında ki kimse onu görünce rahatlamıştı.Deja-vu''sunda tekrardan barınak benzeri yerde aynı ağız tadı ve kokular vardı.Yaşadığı bu olaylara Deja-vu demesinin gerçeğini bir kez daha içinde doğrulamıştı.

SAYGILAR HAKAN AmonBiyankara KARAELMA 

DEJA-VU

BÖLÜM 6
   Mert fotoğraflara uygun sırayı verebilmek için saatlerce uğraştı.Akşam üzere tam her şeyi çözmek üzereydi ki.Kapı zili çalınca elindekileri bırakıp kapıya yöneldi.Gelen sabahki komşuydu.
-Abi ben geldim.Müsait misin?
-Aslında hiç müsait değilim.Ama gel istersen göster bakalım merak ettim.
   Komşusunu içeri almıştı.Mert sesini biraz yükselterek.
-Nasılsın bakalım?Ne yaptın akşama kadar Murat?
-İyiyim.Abi akşama kadar bunun ne olduğunu anlamaya çalıştım.Peki sen nasılsın?
-İyiyim.Ama yorgunum.Oturabilirsin.
   Dedikten sonra Murat’ın ona uzattığı kutuyu incelemeye başlamıştı.
-Abi.Bak onu açabiliyorsun.Aslında sabah gösterecektim.Ama eve dönmem gerekliydi.Senide meşgul etmesin diye sana getirip bırakmadım.
-İyi yapmışsın.İşim başımdan aşkın zaten.
   O sırada Mert’in telefonu çaldı.Elindeki kutuyu açamadan masaya bırakmıştı.Telefonunu açtı ve diğer odaya konuşmak için geçti.Arayan Salih’in arkadaşı Mehmet’ti.
-Evet.Mehmet hayrola?
-Hiç sorma.Mert Salih’e ulaşamıyorum.
-Hmm.Biliyorsun bende görüşemiyorum uzun zamandır.Kısaca kimseyle görüşemiyorum.
-Tamam.Mert o zaman ben diğer arkadaşlara sorayım.
-Tamam ulaşınca haber ver.Bu arada neler yapıyorsunuz?
-İyiyiz hiç sorma tatilden döndük işte.Sen neden gelmedin?Herkes çok güzel eğlendi ve yorulduk.Geleli bir iki gün oluyor.Yorgunluğu atmaya çalışıyorum.Biliyorsun misafire bakarak tatil yaptım.
   Tebessümünü görür gibi olmuştu.Mert devam etti.
-Tamam teşekkürler.Mehmet bir gün görüşürüz o zaman.Benim şimdi kapatmam gerek.Kusura bakma misafir var bende de.Kendine iyi bak.
-Tamam.Mert oldu o zaman görüşürüz.
   İkiside telefonu kapatmıştı.Mert odadan çıktığında gözlerine inanamamıştı.Murat o kutudan çıkarmış olsa gerek büyük bir harita benzeri kağıdı.Yere koymuştu.Resimleride o harita benzeri kağıtta ki kutucuklara koymuştu.Biraz yaklaşıp bakmaya çalıştı.O sırada:
-Abi bu sana sabah verdiğim zarftan çıkan resimler mi?Resimler neden bu renkte?
-Evet bana verdiğin zarftan çıkan resimler.Renkleri boş ver.Sen o kutuyu nerden buldun?-Abi internetten satın aldım.Ne olduğunu çözmeye çalışıyordum dediğim gibi.Hediye verdiler aslında.
-Hmm.Anladım.Ama şimdi ne yapıyorsun?Resimlerle
-Abi baksana kağıtta dünya üzerinde ki en görkemli yada en göze batan yapıların bulunduğu kutucuklar sen bunları tamamlıyorsun.Sende ki resimlerle de bu kareler örtüşüyor.Hele rengi birde kırmızı olmasa daha iyi olacaktı.
   Kırmızı rengi dedikçe o toz geliyordu.Ama akla takılan bir sürü soru vardı.Şimdi kim neden böyle bir işe girebilirdi?Amacı neydi?Bunu yapacağına resimleri o ateşe tutup zarflasa ve kutuyuda yanına koysaydı.Kutuyu neden Murat’a kutu zarfı kendisine göndermişlerdi.Son haftalarda yaşadığı her şeyi anlatmalımıydı?Sorularının cevaplarını bilmiyordu ama.Bundan sonra tek başına gidebilirdi.Biraz Murat’a yaklaşıp kağıda göz gezdirmeye başladı.Sonra odaya koşup getirdiği boş bir kağıt ve kalemle ülkeleri not almaya başladı.Bu ülkelerde ki bu yapıları araştırıp ortak noktalarına bakabilirdi.Bunu bulduktan sonra ne olacağına zamanla bakardı artık.1 dejavu yaşamak istiyordu.Geleceğe dair en ufak ipucu bulabileceği bir dejavu ama olmuyordu.Sadece kağıt ve kalemle notunu aldı.Olaylar hakkında en ufak bir söz etmedi.Sorunu çözmüşlerdi.Kağıdı Murat’tan almak için istediğinde.Murat
-Tabi ki abi ne yapayım ben öyle kağıdı.Ne işime yarar demişti.
-Teşekkürler.Murat ne zaman bir sorunun olursa gel.
-Tabi ki.Ama sorunu evinde çözen benim.Sen çözmedin.Ben evine gelip çözmek istediğim sorunum olursa müsade isterim artık.
   Esprimi yapmıştı.Anlayamadı.Murat’I yolcu ettikten sonra resimlere ve yerde duran kağıdın başına oturup.Kafa patlatmaya başladı.Bunun için laptopunu açıp ülkeler hakkında bilgi edinip.O eserlere bakmalıydı.Laptopun power tuşuna bastıktan sonra.Mutfağa bir bardak kola doldurmak için geçmişti.

Saygılar Hakan Karaelma 

DEJA-VU


BÖLÜM 5 
   Mert etrafına bakınmaya başladı.Gözleri bir şey arıyordu.Ama ne aradığının cevabını kendiside bulamıyordu.Sakinleşmişti.İlk şoku atlatmıştı.Artık bir şeyin daha farkındaydı.Çok güçlü bir gücü elinde tutuyordu.Ama bir o kadarda tehlikeli düşmanları vardı.Son bir saati kendi içinden analiz etmişti.Defalarca aynı sonuca vardı.Deja-vu'su onun güçlü bir iletişim aracıydı.Kontrolü kendi elinde olmasada bunu kullanabiliyordu.
   Peki bu yeni gücü ne oluyordu.Annesinin ve babasının mezarı önünde bitkin gözlerle solmakta olan mezar üstündeki bir demet çiçeğe baktı.İlk defa mezarlığa gelirken çiçek getirmemişti.Bunu annesinin onu duyabileceği umuduyla özrünü dilemişti.Yanında kimseler yoktu.Belkide hayatının en zor günü bugündü.Bunun kararını verince arkasını döndü ve yürümeye başladı.Mezarlıktan uzaklaşırken son bir kere arkasına baktı.Annesinin ona yetişmekte olduğunu umuyordu.   Eve geldiğinde soğumuş kahve fincanlarını gördü.İki fincanıda lavaboya koydu.Kafasını dinlemeliydi.Yaşadığı herşeyin bir rüya olması için dualarını eksik tutmuyordu.Ama anlamıştı.Her dakika her bir saat ilerledikçe bunlar gerçekti.Fincanları koyduktan sonra saatine baktı.Akşam yemeği zamanı geçmiş saat altı olmuştu.Ailesinin vefatından beri akşam yemeği yemediğini hatırladı.Kendine bir sürpriz yapıp bir kaç lokma yemek mi hazırlamalıydı.Cevabını bulamamıştı.Odasına gitti ve elini yatağının altına uzattı.Defterin orda olmaması gerekiyordu.Ama ordaydı.Eline alıp yatağa fırlattı ve üstünü değiştirmek için önce duş almalıyım kararını verince havlusunu alıp banyoya girdi.
   Mert yatağa uzanmış.Defterinin her satırını kurcalıyordu.Gözden geçiriyordu.Okudukları yaşadıklarına götürüyordu.Mert büyülenmişti.Bunlar gerçekti ve yeni gücünü bunlara eklemelimiydi? Kararsız kalınca saate bir kere daha baktı ve kafasını yatağa koydu.
   Sabah zil sesiyle aniden uyandı.Afallamıştı.Hemen kapıya gitti.Kapıyı hemen açmış ardına kadar aralamıştı.Uyku semesine kapıya yürüdüğünün farkındaydı.Önce kapıya gelen kim öğrenmeliydi.Bunları düşünecek zamanı ne de hali vardı.Komşusunu görünce şaşırmıştı.İçinden "Evet" demişti.Bir kaç saniye sonra onun bunu duyamayacağını uyarmıştı mantığı.Boğazını temizlemek istedi ama kuruydu.Öksürür gibi olmuştu.Biraz da ağrı saplantı.Sonra
-Evet.
   Sesi hafif çıkmıştı.Bir melodi gibi.İçinden dışa vurmak istediği bir gülümseme ama yapamıyordu.
-Günaydın.Mert abi sen dün geldikten sonra bunu sana vermemiz için bize bıraktılar.
-Kim?
   Mert'e uzanan bir zarf üstünde ne adres ne isim.Çok garipti.
-Teşekkürler.
   Diyebilmişti.Sadece ve gülümsedi.
-Önemli değil.Mert abi akşam evde olursan sana göstermek istediğim bir şey var.Sende müsait olursan.
-Tabi ki.Teşekkürler yeniden.
   Kapıyı hemen kapattı.Mert zarfı hemen açmak istiyordu.Ama içinde ne vardı.Gerçekten bilmiyor tahmin bile edemiyordu.Karnının guruldaması ile durdu.Dün gerçekten bir parça ekmek dahi yememişti.Halsizliğinin sebebini anlamıştı.Mutfağa gidip zarfı masaya attı.Hemen ocağı açıp üzerine çay suyu koydu.Ve bir tencere koyup içinde su kaynatmaya bıraktı.O sırada defteri aldı.Ve dün yaşadıklarını yazma kararının doğruluğundan emin olmadan başlamıştı.
   Son deja-vu'suna kadar karalamış ve çay suyunun kaynadığını fark etti.Tenceredeki suyada makarna koymalıydı.Sabah sabah makarna önce bir gülümseme ve sonra "Artık bir iş güç sahibi olup.Normal insanlar gibi yaşamaya başlamalıyım." dedi.Ruhuda yalnızdı en azından bir sevgili iyi gelebilirdi.Bir iki sinema belki bir piknik arkadaşlarıyla ama oldukça asosyalleşmişti.Bu aklına gelince keyfi kaçtı.Hemen çay demlemeye ve makarnayı hazırlamaya başladı.Yemeğini yemeden zarfı açmayacaktı.Orda bir aksiyon daha başlar ve bir gün daha açlık öldürebilirdi.
   Mert defteri eline alıp o anı gözünde canlandırdı.Kalemi aldı ve yazmaya başladı.
   Deja-vu'dan çıkar çıkmaz deja-vu'mdaki Salih'in sözlerini dinlemeliydim.Çünkü kafamda tetiğe basılmaya hazır bir silah.Oldukça korkutucuydu.Dediklerini harfiyen yapıyordum.Ve ortam mekan her şey değişiyordu.Önce karanlık bir oda ve silahın kafamdan uzaklaştığını gördüm.Ama tetiğe basılmıştı.Daha sonra 1 oda düşünmüştü.Orada da bir silah sesi ve gözünü açtığında karşısında unutamadığı tablo.Serap gözlerini Mert'e dikmişti.Ama elinin biri kendi kafasına doğrulmuş silahı tutan eldi.Sanki yönetim Serap'ta değildi.O anda aklına gelen annesi ve babasının mezarının yanı başıydı.Orada kendini huzur içinde bulduğunu kafasının bütün dertlerden uzaklaştığını hissediyordu.Sadece aklına orası geldiği için düşünmüş ve kendini orada bulmuştu.Ama oraya giderken Serap'ın ellindeki silahın tetiği çekilmişti.
  Mert eve geldiğinde defterini bulduğunu yazar yazmaz kapattı.Terlemişti.Biraz soluklandı.Ve gözleri zarfa yöneldi.Bu kadar gariplikle dolu yaşadıklarından sonra o zarftan ne bekliyordu bilmiyordu ama eline aldı.Yakmalıyım dedi.Bunun saçma olduğunu düşündü.Zarfın kenarından tuttu ve küçük bir delik açtı.Sadece meraktan.İçinde toz bir maddenin olduğunu gördü.Onu masaya döktü.Beyaz bir toz.Önce uyuşturucu sandı ve bunu öğrenebileceği küçük bir deney yapacaktı.Önce zarfın içinde kalanlarıda görmeliydi.Delikten doğru zarfı açtı ve elini içine attı.Bir kibritti.Onuda tozun yanına koydu.Ve fotoğraflar.Bir iki düzine fotoğraf.Onları çıkardı tek tek bakmaya başladı.Hepsinde Serap vardı.Ve kendisiyle aynı karede.Serap onu izliyormuş.Bunu anlamalıydı.Tek tek bakıyordu fotoğraflara ama bir fotoğrafı kenara attı o farklıydı.Sonra iki üç bu sayı arttı.Serapla ilgili tam on adet fotoğraf.Onu arkadan izliyor ve hepsinde aynı kıyafetler.Ama farklı gün ve saat dilimleri.Bu dikkatine şaşırmıştı.Sonra ayırdığı fotoğraflara gitti eli.Onlar sanki puzzle parçası gibiydi. Masaya fotoğrafları koyuyor ama toz yayılıyordu.Bu sinirini bozmuştu.Önce çayını tazelemeye gitmeliydi hepsini masaya koydu.Gelince kaldığı yerden devam edecekti.Çayını tazeleyip masaya döndüğünde kibrit aklına geldi.Serap'ın olduğu fotoğrafları masada bıraktı.Diğerlerini eline aldı.Ocağa yönelip kibriti tutuşturdu.Masaya kibriti bıraktığında farklı bir alev yükseldi.Rengi yeşil ve ona parklardaki fosforlu gece ışıklarını hatırlattı.Fotoğraflar yanmıyordu.Hatta ısı bile yükselmiyordu.Ateşin dibine kadar sokulup fotoğraflara bakmaya başladı.Fotoğraflar kırmızı rengi almışlar.Hepsinde figürler değişmişti.Eline aldığı bir fotoğrafa bakmaya başladı.O an donup kaldı!...
   Gözü elinde ki fotoğraflara gitti ama kararsızdı.

Saygılar Hakan Karaelma

1 Ekim 2010 Cuma

DEJA-VU

BÖLÜM 4   
   Mert birden sıçradı.Aradan bir kaç saniye geçmesini bekledi.Kendine geldiği an yalnız olmadığını fark etti.Mutfaktan sesler geliyordu.Bir dakika olmamıştı.Ama o anki derin soluk alış verişi yok olmuştu.Biraz daha iyiydi.Bu sefer kalbinin yerinden çıkarcasına attığını fark etti.Onu tutan dokuları kesebilse kalbinin bir kaç metre mesafeye bir anda sıçrayacağından emindi.Elini sol göğsüne koydu.Kalbi gerçekten çok kötü atıyordu.Kalp atışlarını dinledi.Uyandıktan sonra kendine geleli baya olmuştu.Mert mutfaktaki her kimse ondan habersizdi anlaşılan.
   Kendisine "Kaçabilir miyim?" sorusunu iki kere sordu.İlk sorusunda cevabı düşündü.Merdivenlere gidene kadar mutfaktaki her kimse onu fark ederdi.Bundan adı gibi emindi.Derhal ikinci soruyu sordu ama cevabı kısa ve netti."Saçmalama!..." Kendine sitem etmişti.Bu cevapla kendinde birazda cesaret bulan Mert Doğruldu.Bu sefer her şey netti.Mutfaktan gelen koku içini cezbetmişti.Taze kahve kokusu.Mert ben kahve sevmem ve kahve bulundurmam bu ne öyleyse diye içinden geçirdi.Sonra mutfakta ki kişinin sadece bir kişi olabileceğini anladı.Dün akşamki.Emsalsiz konuşmasını aklına getirdi.Bu Serap'tan başkası olamazdı.O an gözleri sol koluna saat kadranına baktı.Bugün uykuyu fazla kaçırmıştı.Ama bunu düşünmesinden daha önemli bir şey vardı şu anda mutfağında adının Serap olduğunu söyleyen kişi yada bir başka kişi vardı.Mutfağın kapısına baktı.Her şey yolundaydı anlaşılan.Kilidi kıran bir hırsız değil.Sonra "Salak zaten eve gelen hırsız.Bana kahve yapacaktı!..."Bunu çok hızlı ve net söylemişti.Mutfağın kapısından içeri bakmadan önce kendi yansımasını gördü.Tam karşıda balkona açılan camdan ona bakan kendisi.İğrenç görünüyordu.Bu vaziyette bir başkası onu görse ondan ilk fırsatta bir kaç metre uzaklaşırdı.Bundan emin olan Mert o anda irkildi.
-Uykun kadar yaşamında mı bir kaplumbağanın hayat felsefesi gibi senin!...
   Mert sapıtmıştı.Ne diyordu.Şimdi kafası tamamen allak bullak olan Mert.Sustu.
-Diyorum ki.Maşallahın var uyku üzerine.Ama bir maşallahı hak edende paytaklığın.
   Mert yine sustu.Ne diyordu bu.Hiç bir anlam veremiyordu.
-Anlamıyorsun sanırım.Uyandıktan sonra yataktan kalkman bir saatini aldı.
   Mert içinden sadece "oha" demişti.Ne diyebilirdi ki!...ve o sırada...
-Biraz dikkatli ol ayıp karşında bayan var.Düşüncelerine dikkat et.
   Mert için artık bütün parçalar oturmuştu.Tek başına olmadığının tek kanıtıydı.Kendine geliyordu aslında mutfağa gelene kadar kendinde olduğunu.O konuşmaya başlayana kadar bütün davranışlarının olağan olduğunu fark etti.O sırada tam ağzını açacaktı ki....
-Ben Serap.Dün akşam konuşmuştuk ya.Geldim işte.Ve gördün.Tek değilsin.
-Evet.Anlaşılan tek ben değilmişim.Peki neden geldin?
-Tamam.Anlatmakla başlayalım.
   Mert tam "Tamam anlat bakalım."diyecekti ki...Serap birden."Defter!" dedi.
   Mert önce durdu ve yine afalladı.Bu sefer kısa sürmüştü.Serap ona bakıyordu.Bir cevap bekliyordu."Bu soru olmayan tepkiye bir cevap."Sonra kalktı ve yatak odasına gitti.Bu sefer gözüne bir şey çarptı.Kapıya doğru baktığında kapının aralık olduğunu gördü yada öyle sandı."Neydi bu şimdi?"Kalbi yine yerinden çıkacakmış gibi çarpmaya başlamıştı.Boş verdi.Hızını kesmeden kendini yatak odasında buldu.Yatak odasına girer girmez yere attı kendini kafası yere çarptı ama ne acı duydu nede bir sızı.Şu anda onla da uğraşamazdı.Elini yatağının köşesine attı.Ama defter orada değildi.Defter yoktu ve niye.Dün akşam buraya koymuştu.Mert aldığı o hızla önce kapıya koştu gördüğünde açık olan kapıdan artık emindi.Hemen kapıyı kapattı ve kendini mutfakta buldu.Masaya koyulmuş iki fincan kahve.Sanki onu çağırıyordu.Ama Mert sadece defteri düşünüyordu.Bu sefer Mert sordu."Defter nerde?"sesi ince çıkmıştı.
   Aslında cevap vermesini bekliyordu.Serap şaşırmıştı.Mert'in düşüncelerine yolculuğa çıktı.Evet onu yanıltan bir şey yoktu.Defterin yerini Mert uyandığında biliyordu.Ama oraya gidip baktırmıştı.Mert bilmiyordu anlaşılan.Ve o sırada deftere yoğunlaşıp bir şey kaçırdığını anladı.
-Kapıya doğru neden gittin?
-Çünkü açıktı.
-Tabi normal ben açık bırakmıştım.
-Ama açık değildi.Ben seni görmeden önce açık değildi.Neler oluyor burda? ve Sen gerçekte kimsin? Beni sorguluyorsun.
   O an neler olduğunu anlayamadı Mert'in gözleri yuvalarından çıkacakmış gibi açıldı.Yerine saplanıp durdu.Ağzından çıkan son sözcükleri unutmuştu.Ve şimdi neler olacak gerçekten bilmiyordu.Birden bir deja-vu "Tamam." dedi."Şimdi öldüm." Bunu tamamlamıştı.1 barınak gibi bir yerdeydi.Kahve kokusu gelir gibiydi.Hafif anlaşılan hala ölmemişti.Deja-vu'daydı.Ama her an ölebilirdi.Bunu bilerek bir deja-vu yaşamak ölüm gibiydi.Bir ses duydu.Ardından ışık.Hafif bir ışık ama ses için onu söyleyemezdik.Biri yaklaşıyordu.Ses giderek daha da arttı.Işıkla doğru orantılıydı.Buna sevindi.Ve birden ses kısılmaya başladı.Sanırım bu her kimse arkasını dönmüş gidiyordu."Dur" diyebildi Mert sadece.Kendine bir soluk çekti.Biraz daha kahve kokusu.İyi gelmişti sanki.Ağzında kahvenin tadını duydu.Ve
-Sen kimsin?
-Aynı soruları sormaktan bıkmadın mı? Beni kurtar deseydin keşke.
-Tamam ama sen kimsin.Kime güvenebilirim bilmiyorum.Ve ben birazdan ölmek üzere olduğumu biliyorum.Şimdi burda neler oluyor kim açıklayacak?
-Şimdi Mert.Ben Salih.Seni kurtarmaya geldim.Önce defterini kurtarmalıydım.Anlamalısın ki.Önce seni alsaydık.Defteri bulurlardı.Böylesi daha iyi oldu şimdi sana küçük bir püf noktası verecem.Bu gücünü kullanmak istiyormusun?
   Mert tamam dedi.İlkti sorusuna güzel cevaplar.Bu Salih kimse? İyi bir insan olmalıydı.Yüzünü göremiyordu.Ama ona bir fırsat vermişti.Ve ona bir cevap.Bir silah doğrultmamıştı.Ağzını açtı.Güvenecekti.
-Tamam.Ne istiyorsan yaparım.Yeter ki şurdan kurtar beni.
-Ben kurtarmana yardım ediyorum.Seni kurtarmak isterdim ama bu imkansız sadece sen kendini kurtarabilirsin.Şimdi deja-vu'n senin söyleminle bu deja-vu'n biter bitmez.Kendini yere at ve düşünme.Sadece gözlerini kapa ve karanlık bir oda düşün.Hemen sonra kendini başka yerde düşün.Umarım anlamışsındır.Her şey açık değil mi?
-Tamam ama ne olacak?
-Dene ve gör.Neler olacak!...
   Mert içinden neler saçmaladı bu diye düşündü ve şimdi aklına dediği her kelimeyi sıraya sokarak getirdi.Önce yere düş.Düşünme.Karanlık bir oda düşün.Sonra başka yer.Bu sadece tek yer olurdu.Tamam dedi.Ve o sırada Mert ışık hüzmesini gördü.Gözlerini almıştı ve kapattı.Açtığında tekrar odadaydı.Tamam dedi.
-Ne tamam.Söyleyecekmisin?
   Mert sadece "İZLE VE GÖR!..." dedi.O sırada Serap'ın eli tetiğe gitti.Mert kendini yere atmıştı.Gözlerini kapamış ve düşünmemiş.Sonra bir karanlık oda daha sonra düşüneceği tek yer hepsini 3-4 saniyede kurguladı.Kulaklarında çınlama tam üç el ateş sesi.Sadece 3-4 saniye içinde gözünü açtığında gerçekten şaşkındı.Yaşıyordu ve ordaydı!...

 4.BÖLÜM SONU 
  Yazan:Hakan Karaelma

25 Eylül 2010 Cumartesi

DEJA-VU

BÖLÜM 3
   Mert şaşkın günün sabah saatleri.Evde yalnızdı.Yatağından bir ses ile kalktığını görmüştü.Görüntüler sanki kesik kesikti.Kendini kapıda buldu.Kapının önünde durmuş.Kapıyı açmaya uzanan elini gördü ve kapının ardındaki kişiyi göremeden önce her şey gözlerini yoran bir aydınlık ve daha sonra kararmıştı.Mert içinden "Lanet olsun." dediğini dışarıya vurmak ve kendi kulaklarından da duymak istemişti ama olmamıştı.Kendini yatağında bulmuştu.Sanırım sabah gelecek kişinin sabahki arabayla alakası olabilir diyebilmişti.Bağ buraya kadar kurulmuş olsa da ortada bazı sorular kalmıştı.19.deja-vusuda gelip geçmişti.Yatmadan bunu da not aldı.
   Yatağına yatmış sabah olması için sabırsızlanmıyor değildi.Sorularını cevaplayabileceği birini bulmuştu.Ve o sırada bir deja-vu daha geldi.Tamamen afallamıştı.Bir iki saat olmamıştı bir deja-vu daha dedi içinden ama artık ordaydı.Bu yaşadığı anı gösteriyor gibiydi.Saate baktı ama saate bakar bakmaz unuttu.Refleks olarak yapmıştı.Çevresine bakınca.Bilgisayarı açtığını ve bir kaç programını daha açmıştı.Bu programlara yıllardır dokunmuyordu.Bir gariplik vardı.Orda kendi e-posta adresini silip not defterine çok farklı bir e-posta adresi yazmıştı.Bu onun bir zamanlar internetten bulduğu fake sitesiydi.Oraya e-posta adresini ve şifreni giriyorsun ama hata veriyordu.Böylece girilen e-posta ve şifresi not defterinden ayarlanmış e-postaya mail atıyordu.Bir zamanlar işe yarıyordu.Gayette başarılı bu yol onun en çok sevdiği dalga geçme konusuydu ama artık kendi e-postasını kendi kırıyordu.Şaka gibiydi Mert bu olanları sadece izliyordu.Daha sonra messenger programını açıp oraya e-postasını yazmıştı.Şifreyi her zamankinden farklı kodladı parmakları 123456 diye girmişti.Mert asla bu yolla messenger açmazdı.Heleki bu şifre kombinasyonu ona göre değildi.Demekki az önce hacklettirdiği kişi onu yönetiyordu.Olamaz dedi deja-vularımı yöneten biri var.Mert'i ter basmıştı.Yada ona öyle geliyordu.Çünkü bilgisayar başındaki Mert'te fiziksel değişikliklilikler yoktu.Hatta en küçük duygu işareti bile yoktu.O mert değildi.Mert vücudumu yönetiyor demişti.Onu daha çok korkutmuştuki.Messenger açıldı.
   Yeni bir kişi daveti vardı.Mert onu kabul etti.Ve yazışma başladı.
-Selam.
-Selam.Sen kimsin?     
   Mert soru sorarken dikkat etmiştiki.Artık deja-vusunun kontrolünü eline almıştı.Ama bunu soru sorana kabul etmemişti.
-Benim kim olduğumun önemi yok.Bu soruyu sorduğuna göre kontrol yine sana geçti.Ama az kaldı emin olabilirsin.
-Neye az kaldı.Ve bütün bunları nasıl bilebiliyorsun.
   Mert aptalca bir hamle yapmıştı.Sadece bunlardan habersiz gibi konuşsa ne olacaktı.Ama artık çok geçti.Olan olmuştu.Bu yola girmişti.Konuşmaya devam etti.
-Sen kim oluyorsun?
-Ben Serap
-Evet.Serap sen kim oluyorsun.
-Ben seni yöneten kişiyim.Sana çok garip gelecek ama az önce bunu fark etmiş olduğunu kendi ağzınla söyledin.
-Tamam ama nasıl ve neden?
-İşte önemli soru "neden?" Bak şimdi...
   Mert yazılanları tekrar okumuştu.Bu sırada Serap denilen bu kişi hala yazıyordu.Bekledi o sırada tarayıcısını açıp e-postasını kurtarmak aklına gelmişti.Ama çok güzeldi.Adam bunun önlemini almıştı.Sanırım çok önceden.Uykumda da kontrol ediyorsa.Uyur gezer farkında olmadığım bir gecede yapmış olabilir.Bilgisayara en son beş gün önce girdiğinden fark etmemiş olması normal olsa gerek.Ama o sırada ileti sesi geldi.Messengerı masaüstüne geri getirmişti.
-Yapmaya çalıştığını aklından bile geçirme boş yere çabalıyorsun!...
   Tehdit gözlemek değil ama bu uyarıyı anlayan Mert.Sapsarı olmuştu.Bir dakika geçmemişti ki.Yeni bir ileti.Bunu okuyordu tane tane ama o sırada her şey yine gözünü alacak derecede bir aydınlık ve daha sonra zifiri kararlık.Birinci okumasını bitirmişti ki.Bulunduğu ortam değişmiş gibiydi.Artık yatıyor olduğunu fark etti.Zemin oldukça yumuşaktı.Kendini yatağında buldu.Yatak sarsılmıştı.Deprem oldu sanırım dedi.Gözlerini kendine gelince açan Mert.Yukarıdaki avizenin sallanmadığını görünce.Sanırım kendime gelmem uzun sürdü.Diyebilmişti.
   Bu son yaşadıkları onu tamamen etkilemişti.Artık terlediğininde farkına vardı.Kendini lavaboya atmıştı.Elini yüzünü buz gibi suyla yıkadı.Daha sonra acele etmeyen adımlarla odasına giren Mert defteri aldı yaşadığı son deja-vusunda Artık o kişinin söylediği sözleri değil kendi ağzından yazmıştı.Defterini de o cümleyi yazar yazmaz kapatmak üzereydi ki.Bir kere daha okudu.Bu yaşadıklarının hepsinin bir rüya olmasını isteyerek ama boştu.Büyük harflerle iri iri yazmıştı.
   YARIN BURAYA GELECEK OLAN KİŞİ O.


 3.BÖLÜM SONU 
  Yazan:Hakan Karaelma

DEJA-VU

BÖLÜM 2
   Mert okulun yolunu yarılamıştı ki.Yine aynı şey oldu.İçinden isyan ediyordu.Ama bu garipti.Bu görüntüler çok ama çok netti.Hayret vericiydi aslında.Okul yolunda gidiyor.Sonra içinden sanırım bu 15-20 dakika sonrası dedi.Saatine baktı evet metroda baktığından 30 dakika ilerideydi.Sanırım 10-15 yürüdüm.Biraz ürpermişti.Birazdan ne olacaktı düşünmeye başladı.Sonra bir tuhaflığı fark etti.Yol bomboştu.Bir tane dahi araba yoktu.İleriye baktı.Karşıdan gelen sadece bir araba görünce içindeki küçücük ürperme volkan olmuştu.Artık ter basmaya başlamıştı.Ne oluyordu anlayamadı.Araba yanından geçerken başını çevirdi ki.Terlemesine neden olan o sahneyi gördü sürücü ona öyle bir bakmıştı ki.Sanki onun neyi gördüğünü biliyordu.Gülümsemişti.Sürücü ona basit bir tebessüm atmıştı.Tamamen afallamış şekilde yoluna devam ediyordu birazdan o ışığı gördü.Ve birden karardı etraf.Gözlerini açtığında yolun ortasında sadece durmuştu.Ellerini cebine atmıştı.Bu sefer onlar kalkmamıştı.Ve bir ilk olmuştu.Deja-vusunda ki bir insan ona tepki vermişti.Bu apaçık ortadaydı.Terlemişmiyim diye elini alnına götürdü ama her şey yolundaydı.Her şey farklılaşmıştı sanki.20 dakika önceki deja-vusundan tamamen farklı tepkiler veriyordu.Daha doğrusu son bir yıl olmak üzereydi.9. ayın 10 deja-vusundan farklıydı bu.Kesinlikle ya birşeyler ters gidiyor yada yoluna giriyordu.Bütün bunları düşünürken yoluna devam etti.

   10 dakika olmamıştı ki.Yine yol bomboş ve tek o arabayı uzaktan yaklaşmaya başladığını gördü.Sakin olmalıyım diyerek içinden kendini kontrol altına almıştı.Yürüyordu ve araba artık onu geçmişti.Başını çevirmedi.Sırf bu olayın onu daha çok etkilemesinden korktuğu içindi.Ama biliyordu ki çevirdiğinde sürücü ona bakıp tebessümünü eksik bırakmamıştı.Adı gibi emin halde okula yol almaya devam etti.

   Mert okuldan eve geldiğinde hemen odasına çekildi.Ne tek bir lokma yemek ne de bir bardak dahi su.Odasından çıkardığı o defteri hemen aldı.Deja-vu defteri üzerinde tekrar ve olayları birazcık yorumlarsa bir açıklama bulabilirdi.Öyle umuyordu.Yaptığı her hareketi dikkatlice tekrar ediyor.Üstünde 1-2 kez durmadan diğer hareketini yapmıyordu.Hata yapmak istemiyordu.Artık daha da korkutucu 1 hal almaya başlamak üzereydi.Sonra bak kaç deja-vu gördüğünü saydı.9 ayda 10 tane diye köşeye not aldı.10. ay için farklıydı.10. ay içindeydi ve son 1 haftası kalmıştı.Ama bu ay içinde toplam 8 deja-vu görmüştü. 18 deja-vu hala hayattaydı ve ona tepki vermeye başlamıştı.Yoksa ona öylemi geliyordu? Bu sorunun cevabını merak etmeye başlamıştı. Bugün metrodaki deja-vusundan sonraki aklındaydı.Metrodaki yazarken her şey basitti.Eskileri gibi demişti.Terledim kollarım kalkmıştı yerine eskileri gibi dedi.Sıra metrodakinden sonrasına geldi.

   Mert biraz düşündü.Arabayı hatırladı plakası hariç ve modeli hariç her şey aklına kazınmıştı.Araba kırmızı renkteydi.Ne kadar garip bir erkek için dedi.Ve sonra durdu.O erkek değildi.Bir bayandı dedi.Hepsini kendi kendine düşünen Mert kafayı mı sıyırıyor.Anlayamamıştı.En iyisi bir şeyler atıştırıp devam etmekti.Kararını vermişti.Kapıya yürüdü ve yine aynı şey.1 deja-vu daha 19. olan bu deja-vu biraz daha farklıydı.Sadece sakinleşti ve bekleşti.Görüntüler gelmeye başlamıştı.

  2.BÖLÜM SONU 
  Yazan:Hakan Karaelma

15 Eylül 2010 Çarşamba

DEJA-VU

                                           DEJAVU
BÖLÜM 1

Mert elini ışık hüzmesine uzatmıştı.O anda etrafın karardığını,aklının yerine oturur gibi mantığına ters hareketi tekrar yapıyor olduğunu anladı.Ellerini biraz hızlı sayılabilecek bir hareketle kucağındaki klasöre indirdi.Sırtını geriye yasladı.Derin bir soluk alıp verdikten sonra gözlerini açtı.Ne bekliyordu sanki hala metrodaydı.Bir gün bu olayların gerçekleştikten sonrasında bulunduğu ortamında değişmesini istemiyor değildi.Sıkılmıştı bu oyundan.Beyninin bu yapay ama o kadarda gerçekçi oyunlarından.Zaman kavramını götüren bu olay sanki onu kemirmekteydi.Sonra saatine baktı.1 saat öncesinde evden çıkıp yola koyulduğunu düşündü.Sanki zaman hızla geçmişti.Mert'e biri beş dakika önce nerdesin diye sorsa cevabı netti.

-Evde.

Neyseki aklını yitirmiyordu.pantolonunun ek cebinde duran suya uzandı.Bir yudumla kurumuş boğazını ıslattı.Bu olaylar onu sanki bitiriyordu.Bıkmış ve sıkılmıştı.Nitekim çok sevdiği zamanlarıda yaşatmıştı bu olaylar ona.Tam bir yıl önce....

Mert okula gitmişti.O gün sınavlarının olduğunu arkadaşları ders çalışırken anlamıştı.Hiç havasında değildi.Arkadaşı Salih'in yanına oturdu.

-Naber?
-İyi,Senden Mert
-İyi ne olsun abi.Sınav mı var?
-Evet Tarih ve sen her zaman ki gibi çalışmadın.
-Hmm. Evet bitmeyecek bu okul neyse boş ver.Not varmı? Birazcık göz gezdirsem yeter sanırım.
-Al abi bende çalışmadım zaten.
-Sende hiç çalışmazsın ama her sınav sonucun 80 üstü.
-Tamam abi çok az baktım.Hadi al oku biraz.

Mert notları eline alıp göz gezdirmeye başladı.Beş dakika olmamıştı ki yine aynı şey son iki aydır.Ter basma şikayeti.Hemen lavaboya koştu ve yüzüne iki avuç su çırptı.Biraz kendine gelir gibi oldu ama o anda yine aynı şey.Birden zaman ve mekan değişti.Sınavdaydı.Garip ama biraz sonra gireceği sınavdı.Sorulara baktı.Beş soru var.Çabucak başladı aklına not alıyordu adeta.Soruları tane tane okuyor.Her soruyu en az iki kere okuyor.Sonra aklında tekrar ediyor ve bir sonrakine geçiyordu.Bütün soruları ezberliyorduki.Beşinci soruya geldiğinde ışık hüzmesi.Gözünü kamaştırıyor.Elini uzattığında ise birden her yer kararıyor.Gözlerini açtığında lavaboda elleri gözünün hizasında duruyordu.Aynada kendine baktı ve ellerini indirdi.”Deliriyorum sanırım!” dedi.Sonra her şeyi mantıklıca bir kez aklında tekrar etti.Soruları hatırlıyordu.Garipti gerçekmiydi.Yoksa bu beyninin onla dalgamı geçmesiydi.Anlayamamıştı.Ama birazdan başlayacak olan sınavı aklına geldi.Üstünü başını düzeltti ve kendini sırasında buldu.Önce dört soruyuda aceleyle bir kağıda yazdı ve cevaplarını notlardan bulup onlarıda ekledi.Salih'e:
-Salih bak şu sorular çıkabilir.

-Ne?
-Salih bak sorular diyorum çıkabilir.
-Dalgamı geçiyorsun.Abi benle kafamı buluyorsun.
-Hayır.
-Sen az önce lavaboya gittin değil mi? Ne çektin abi orda sen.
-Bak Salih kafa bulmuyorum.Bir kez bak bana en mantıklı gelen sorular işte.
-Ben senin mantığınıda.....(Bir dakika kadar sessizlik.)Sen ciddisin.
-Evet bak.

Mert dört soruyuda yazmıştı.Sınav sırasında da Mert'in yüzünde küçük bir tebessüm unutamayacağı bir tebessüm.Özellikle Salih'in suratındaki o afallamış ifadeyi ömrü boyunca hiç unutamayacaktı.Aynı babasıyla maç izlemeye oturdukları sırada.Mert'in aynı bu şekilde gördüğü maç skoru.Babasına oturur oturmaz.”Baba maç çok sıkıcı geçecek.Gol atamayacaklar.En azından başka bir kanala geçelim.”demişti.Babası ise “Saçmalama Mert sezonun en iyi maçı olacak.” Maç sezonun en sıkıcı maçı olmuştu.Maç sonunda babasının yüz ifadeside Salih'inki arasında hiç bir fark kalmamıştı.

Gördüğü bütün bu olaylara Mert dejavu demişti.Sebebi basitti hem havalı hem farklı versiyonu gibiydi.Geleceği görmek.Bu güç ona kendi içinde savaş yapmasına sebepler açıyordu.Başka kimsede varmıdır?Varsa kimlerde vardır?Farklı güçler varmıdır?Peki bu dejavularımı kontrol edebilecekmiyim? Son bir yıldır bütün sorularını yaşadığı dejavuları hepsi için bir defter tutuyordu. Böylece Mert asla ama asla bunların bir rüya olmadığını.Bu dejavuları yaşadığı gerçeğinden kaçmaması gerektiğini de not almış oluyordu.

Metro son durağa gelmişti.Mert'te metrodan inmeliydi.Tereddütler içinde birazda sıcak basmış halde indi.Vücudu reaksiyon gösteriyor aşırı terleme ve boğazı kurumuştu.“Bir sonraki durakta mı inmeliyim yoksa?” bu soruyu içinden sordu ve merdivenlere doğru harekete geçti.Artık dışarısının biraz sabah serini havasını o soğuk havadanda bir soluk çekince kendine gelmeye başlamıştı.

1.BÖLÜM SONU
Yazan:Hakan Karaelma