7 Kasım 2010 Pazar

DEJA-VU

 BÖLÜM 8
Gözler Mert'te birleşmişti.Mert rahatsız olmuştu.Salih'e dönüp.
-Evet şimdi ne oluyor?
-Hiç birşey.Şimdi senle oyun oynayacağız.
-Ben oyun oynamak falan istemiyorum.
-Senin isteğinle olmayacağının farkındasın umarım biliyorsundur.Mert
Salih sitemkar bir halde adını vurgulamıştı.Mert boğazını yakan bir acı dolu yutkunma hissetti.Bundan hiç memnun olmamıştı.
-Peki oynayalım!...
Dedikten sonra
-Acele etme işi zora sürmediğine sevindik.Birazdan oyunumuza başlarız.Sana bir kaç sorum var.
-Peki...
-Şimdiye kadar hiç silah tuttun mu?
-Hayır.Ama neden soruyorsun?
-Birazdan tutacaksın zaten sorun değil.
-Bu ne demek oluyor?Hiç bir şey anlamıyorum!...
-Göreceksin.Sadece sana insanlık adına iyi bir hizmet verdiğini söyleyebilirim.
Bütün konuşma bittikten bir dakika geçmeden karşıdan gelen üniformalı.Önce asker sandığı daha sonra yaklaştıklarında özel üniformalar giydiklerini anlamıştı.Önde "DJV" harflerini görünce bu birimin kendi yaşadıklarıyla bağlantısını hemen çözmüştü.Asıl olayın farklı yanı hayatında sadece filmlerde gördüğü silahlar ona çok tanıdık geliyorlardı.Adamlardan biri silahı uzattığında silahı enine boyuna ölçmüştü.Bunu bir kedinin iç güdüsel olarak ihtiyacını gidermeden önce toprağı kazması gibiydi.Sanki birazdan işini bitirecek ve kazdığı toprağı iç güdüsel olarak kapatacaktı.Benzetmesinin yakışıklılığını önüne gelen poligonu görünce çözmüştü.Herşey iç güdüsel oluyor gibiydi.Namluyu kontrol etmiş.Şarjörü kontrol etmiş.Nişan alıp tutuşunu kontrol etmişti.Sanki bu işi yıllardır yapıyor gibiydi.Daha sonra nişan alıp ateş etti. 16 el atıştan sonra ısınan silahı adama geri uzattı.Bu işi rutin kontrollerle yıllardır yapıyor gibiydi.Bir alkış tufanı kopmuştu.O zaman kendine gelince ne yaptığını ilk önce anlayamamış daha sonra bütün yaşadıkları beynine oturmuştu.Hepsini hazmeder gibi beklemişti.Ağzından tek kelime çıkmamış.Salih›e bakıyordu.Gözleri donmuş ve bir açıklama bekliyordu.
-Bravo senden beklendiği gibi.Babanın kanını taşıyorsun.Apaçık belli.
Şaşırmıştı.Babasını nerden tanıyordu?
-Yoksa....
Devamı gelmemişti.Bütün sözü buydu.
-Evet.Mert sen bunun için doğdun.Doğduğun ilk andan beri ölümüne kadar herşey çizilmişti.Buna kader diyoruz.Bu işi yapacaksın.Sana anlatacağımız bu işi yapacaksın.
-Ama ben ne yapacağım.Anlamıyorum.Ne demek istiyorsun?
-Diyorum ki... Sen bu işi yapacaksın.Sana verdiğimiz sana verilen bir kaç işi halledeceksin.Sana verilen dosyada kimin nerede ne yaptığı.Saat kaçta ateş edeceğine kadar bildirilecek.Sen bir tetikçisin!...Seni onun için öldürmek istediler.Önce ne bildiğini öğrenmek istediler.Daha sonra tetiğe basıyorlardı ki.Babanında özelliği olan bu özelliği yaptın.Aslında yapıyor olduğunu o ana kadar fark etmemiştik!...
-Ne yani ışınlanmak mı? Işınlanamasaydım ne olacaktı?
-Cevabını vermiştim.Sende biliyorsun artık bu işi yaparken ölümünü tadacaksın.
-Ya ben istemezsem!... Hem siz babamı nerden tanıyorsunuz?
-Mert çok zekisin ama bazı boşlukları dolduracak bilgiyi kendin bulamıyorsun.Hep hazır istiyorsun.Tamam sana bütün olanları anlatacağım!...Ama bunları bilmen ölümüne neden olabilir.
-Ben sadece bilmek istiyorum.Bütün bu olanlara bir açıklama istiyorum.Mümkünse hemen şimdi!...
-Şimdi olmaya bilir.Çünkü birazdan deja-vu›ndan çıkınca eve gelecek silahlılara karşı hazırlık yapmalıyız.
-Ama nasıl?
-Bak Mert herşeyi anlattığımda anlayacaksın.Önce oradan canlı kurtulmalısın.Artık ışınlanmayı kullanamayacaksın.Sebebi ömrünün sonuna kadar bir kez kullanabilecek olmandandır.Babanda bu yüzden öldü.
Mert gözlerini Salih'e dikmişti.Artık sonuç olarak ölecek olsa dahi bunu öğrenmeliydi.Bu deja-vu bitmeden öğrenmeliydi.
Saygılar Hakan Karaelma

Hiç yorum yok: